İdea Yayınevi / Ön-Sokratikler / Aziz Yardımlı
site haritası  
 
 
Sokrates
 

Nietzsche Sokrates’i ‘moral manyak’ olarak, İyiyi saltıklaştıran bir insan olarak gördü.
Kimi Hıristiyanlar onu İsa’nın yanında duran bir peygamber olarak gördüler.
Sokrates felsefenin onu önceleyen bütün bir tarihine karakterini veren doğa felsefecileri ile kopuş momentidir: Özgür düşünce ilk kez onunla gerçeği Doğada aramaktan Tinde aramaya geçer. Sokrates Platon'un öğretmenidir.

Nietzsche, Güç İstenci, § 432:
‘‘Nesnel ilgiden saltık yoksunluk; bilim nefreti: birinin kendisini bir problem olarak görmesi gibi kendine özgü bir yan. Sokrates’te akustik hallusinasyonlar: hastalıklı öğe. Anlık varsıl ve bağımsız olduğu zaman ahlak ile uğraşmaya karşı en büyük direnci gösterir. Sokrates niçin bir moral-manyaktır? — Sıkıntı zamanlarında her ‘kılgısal’ felsefe dosdoğru öne çıkar. Ahlak ve din topluluğun başlıca ilgileri olduğu zaman, bir sıkıntı durumunun belirtileridirler.’’

Nietzsche’nin ‘sıkıntı’ zamanı dediği günler Peloponez Savaşının sürmekte olduğu günlerdir. Ama dönem aynı zamanda Atina kent-devletinin klasik altın dönemini yaşadığı, demokratik Perikles’in çevresinde kültürün en önemli bireylerinin toplandığı, Atina ‘İmparatorluğu’ gibi birşeyden söz edildiği dirilik, güçlülük ve onur zamanıdır. Sıkıntı zamanlarında ahlakın önem kazandığı doğrudur, ama her sıkıntı zamanı bir Sokrates yaratmaz. Sokrates'in öncülleri olarak Anaxagoras ve Sofistler gerekliydi. Bunlar İyonya fizikçileri ile karşıtlık içinde felsefi sorgulamanın dışsal dünyadan Özneye dönmesini sağlar. Sokrates’te bu içe dönüş Sofistik öznellikten kurtulur ve düşünce İyiyi salt öznel olarak değil ama nesnel olarak, İdea olarak aramaya yükselir. Sokrates'in yazgısı İyinin Logosunu, tanımını arayış girişimi çevresinde belirlenir. İyi İdeası yalnızca nesnel değil ama özneldir, bilinçtedir, ve öznelliğin ve nesnelliğin bu birliği bilginin olanağıdır: İyi bilinebilir. Sofistik öznelliğin tersine, Sokrates’te öznellik Usun, Logosun denetimi altında ve nesneldir. Buna göre Usun saltık yargısı altında tüm pozitif Din, Devlet, Törellik görüngüleri sorgulanmayan saltık değerlerini yitirir ve göreli olurlar. Bu olumsuzlama yalnızca felsefenin değil ama Tarihin ileri devimini sürdürebilmesi için saltık koşuldur. Sorgulanmayan yaşam yaşamaya değmezdir, diyordu Sokrates. Sorgulanmayan varoluş Tarih olmaz diye eklememiz gerekir.

 
 

Doğal Törellik Sokrates'in "sorgulanmayan yaşam" dediği tinselliktir — özgürlüğünün özbilincinden yoksun, çocuksu, ve Tinin büyümesinde salt yitici bir saflık evresidir.


Apollon ve Müzler

Sokrates'in sorgulayıcı kişiliği onu yalnızca birkaç kişi ile değil ama bütün bir Atina tini ile karşıtlık içine getirdi. Batının tarihinde ve dolayısıyla bütün bir Dünya Tarihinde yeri başka hiçbirşey tarafından doldurulmayacak olan Atina tini her kültürel bütünlük gibi dizgesel bir yapıdır. Sokrates demokratik ve artistik Atina'nın mitolojik ve etik yapısını sorgulama altına getirdi. Usdışının Us tarafından sorgulanması onun sonudur. Bir dizgede her bileşen bütünün varoluşu için zorunludur, ve birinin çürütülmesi ve yok edilmesi bütünün çürütülmesi ve yok edilmesidir. Örneğin mitoloji, kölelik kurumu, anayasa biçimi, ordu, klasik sanat — tümü de bütünün varoluşu için tıpkı üretim gibi, tecim gibi, tıpkı evlilik ya da mülkiyet biçimi gibi zorunludur ve birinin yitişi kaçınılmaz olarak ya da mantıksal olarak ilkin onunla doğrudan ilgili başka kurumsallıkların ve böylece bütünün yitişini getirir. Mitolojik politeizm kölelik kurumu ile bağdaşırken, tüm insanları tek bir Tanrının çocukları olarak ve böylece özgür ve eşit olarak gören Hıristiyanlığın bilinçlerde yerleşmesi ve yayılması varoluşu kölelik kurumunun meşruluğu üzerine dayanan Roma tininin bütünün çözülüşünü kaçınılmaz kılar. Sokrates'in ussal sorgulaması usdışı ahlaksal ve törel öğeler üzerine dayanan Atina'nın varoluşu için gözdağı oldu. Atina yapması gerektiği gibi kendini Sokrates'e karşı savundu. Onu yok etti. Ama bir imparatorluğun görkemine yükselmiş olan güçlü Atina tininin çöküşü ve ortadan kalkışı gerçek gücün düşüncede yattığını ve Atina'nın büyüklüğünün, güzelliğinin, bilgeliğinin henüz Tin için yeterli olmadığını doğruladı.

 
 

Mitoloji ve Kölelik
Mitolojik tanrılar çokluğu Bir ya da Sonsuzluk kavramının doğrulanmasını olanaksız kılar. Mitoloji hiç kuşkusuz etkin düşünce olarak usun bir ürünüdür. Ama bu us tanrısallığa, kendi en son açınımına ulaşmaya çalışan, tüm gizilliğini yetenekli olduğu biricik tinsel gereçte ortaya dökmeye çalışan bir çocuk usu gibidir, ve pozitif ussal düşüncenin tam yokluğunda masalların, düşlemlerin imgesel usudur. Bu duyusallığı onu kaçınılmaz olarak bireysel, sonlu, dayanıksız kılar. Duyarlık yetisi tam bu duyusallık alanında gerçek hakkını kazanır: Tanrısallığın ve Duyarlığın birleşimi sonsuz anlatımını Güzel Sanat boyutunda gerçekleştirir. İmgesel Us da hiç kuşkusuz kavramsal anlatımlara da ulaşmaya çalışır. Ama bunu mitlerinin dokusunda yapar.

Protagoras:
"Tanrılar Prometheus ve Epimetheus'a dünyayı süsleme ve ona nitelikler ve güçler bağışlama buyruğunu verirler. Epimetheus kuvveti, uçma gücünü, silahları, giysiyi, otları ve meyvaları verir, ama anlaşılmaz bir yolda tüm bunları hayvanlara verdiği için geriye insanlara verecek hiçbirşey kalmaz. İnsanın günışığına çıkma zamanı geldiğinde, Prometheus onu giyeceksiz, silahsız, çaresiz görür. Bunun üzerine gökten ateşi, Volkan ve Minerva'nın sanatlarını çalar ve insanı bunlarla donatır. Ama politik bilgelik eksiktir, ve herhangi bir ortak bağ olmaksızın yaşayan insanlar sürekli bir çatışma ve sefillik durumundadırlar. O zaman Zeus Hermes'e insana Saygı ve Türe yetilerini vermesini buyurur (Saygı: doğal boyuneğme, onur, uysallık, çocuklarda büyüklere ve genel olarak daha büyük ve daha iyi olanlara değer verme yeteneği). Hermes sorar: 'Bunları nasıl dağıtacağım? Bireylere tikel sanatların dağıtılması gibi mi? Tıpkı kimilerinin başkalarına yardım etmek için yeterli tıp bilgisini taşımaları gibi mi?' Ama Zeus bunların herkese dağıtılması buyruğunu verir, çünkü yalnızca birkaç kişi bu niteliklerden pay alırsa hiçbir kent varolamayacaktır. Ve yetkeyi ve türeyi tanıyamayan her kim olursa olsun, Devlete bir gözdağı olarak ortadan kaldırılacaktır. Bu nedenle Atinalılar bir bina yapmak istediklerinde inşaatçılara danışırlar, ve başka bir işi düşündüklerinde o işte deneyimli olanlara; ama Devlet sorunlarında bir karara varmayı ya da bir düzenleme yapmayı istediklerinde, herkesi kabul ederler. Çünkü herkes bu erdemden pay almış olmalıdır yoksa hiçbir Devlet olmayacaktır. Böylece eğer biri flüt çalma sanatında deneyimsiz ise ve gene de onda usta olduğunu ileri sürerse, haklı olarak deli olduğu düşünülür. Ama Türede durum başka türlüdür. Eğer biri türeli değilse ve bunu itiraf ederse, deli olduğu düşünülür. Öyle olduğunu itiraf etmelidir, çünkü herkesin ya ondan payı olmalı ya da toplumsal yaşamın dışına atılmalıdır." (Platon, Protagoras.)

 

 
Parthenon  

Ama imgesel usun devimi özsel olarak usdışıdır, bağlantısı usun kurgul çıkarsaması olmak yerine tıpkı düşlerde olduğu gibi dışsal bağıntılar yoluyla kurulur. Sanki kitlesel ölçekte bir bilinçaltı kitlesel bir düşe, bir düşlemler zincirine gereksindiği dürtüleri verir, mitolojik imgeler ve olaylar usdışı özgür çağrışımın güdümünde olanaksız bağıntılarla imgelem evreninin usdışı boyutlarında açınırlar. Mitolojik imgelem kaotiktir. Başka bir deyişle, usun bir kozmozu olmak yerine duyusal-duygusal çağrışımların bir örüntüsü olarak biçimlenir. Duyarlığın kendini tam gerçekleştirme dürtüsü, insan doğasının bu özsel duyusal bileşeni GÜZEL SANAT TİNİ olarak kendini din ve felsefeden önce TAMAMLAR.Bu sonlu imgesel us usun özerk açınımında bir evredir, ve hiçbir dışsal, hiçbir "altyapısal" dürtü olmaksızın kendi olumsuzunun, kendi eytişiminin gücüyle devimini sürdürür, bireysellik evrenselliğe, sonluluk sonsuzluğa açınır. Bir Kavramın insanlığın bilincinde çıkarsanması o Kavramın dolaysızca ve hemen bilinçlerde tüm açınımı ile yaşama geçmesi anlamına gelmez.

 
 
 
Yaşam
Sokrates (469-399) hiçbirşey yazmadı ve bu nedenle hakkındaki bilgimiz Platon (diyaloglar), Xenofon (Memorabilia/Anılar), ve Aristoteles’ten (çeşitli yazılar) gelir. Sokrates Peloponez Savaşlarında yer aldı ve daha sonra Atina Meclisinde (boule) hizmet etti. Bir yontucu olan Sofroniskus ve bir ebe olan Faenarete’nin oğluydu. Sokrates babasından yontuculuğu öğrendi ve Akropolis’teki ‘Örtülü Güzeller’in (draped Graces) ona ait olduğu düşünülür. Öğrencileri arasında Alkibiades (Peloponez savaşında Atina’ya ihanet etti) ve Kritias (Otuz Tirandan biriydi) bulunuyordu. Bu ikisi ile bağlantısı yargılanması sırasında Sokrates’in durumunu güçleştirdi.
 
 
 
Sokrates'in sorgulayıcı tutumu Atina tininin dinsel ve politik bileşenini yok etme gözdağını verdi. Sokrates gerçekliği dışsal-doğal törelliğe değil ama içsel bilincin yargısı üzerine dayandırdığı için, neyin doğru ve iyi olduğu konusunda Atina halkı ile çatışmaya girdi. Bu düzeye dek suçlanması saltık olarak haklıdır. Ama bu suçlama pozitiif tüzenin bakış açısı olduğu düzeye dek saltık olarak görelidir. Daha yüksek bakış açısından, usun özgürlük bakış açısından Sokrates moral Tinin o güne dek ulaşmış olduğu herşeyin üstünde ve ötesinde olan Duyunç Özgürlüğünü bilince çıkardı. Duyunç Tinin özgürlük ereğine tarihsel yürüyüşünde İstenci iyi ve doğru ve gerçek olana doğru biçimlendiren etmendir. Sokrates'in kendisi Savunma'sında suçlamaların eskiler ve yeniler olmak üzere iki kaynaktan geldiğini söyler. Aristofanes ona Bulutlar'da saldırır. Ve daha sonra halk önünde yasal olarak suçlandı

.
 
 

Aristofanes

 
Aristofanes (İÖ 446–386)  

İÖ 423'te, Sokrates 46 yaşında iken Aristofanes Atina'da "Bulutlar" başlıklı bir komedi yazdı. Bu komedi o yılın yarışmasındaki üç oyun arasında üçüncü seçildi. Ameipsias'ın ikincilik ödülünü alan Connus adlı oyunundan kalan fragmanlara göre Sokrates bu oyunda da bir karakterdir. Aristofanes 421 ve 418 arasındaki bir tarihte oyununu gözden geçirdi ve bize ulaşan biçim sahnelenmeyen ve büyük olasılıkla tamamlanmayan bu düzeltilmiş biçimdir. (Guthrie'nin aktarması, Socrates, s. 56). (1) Aristofanes Sokrates'i bir meteorolojist olarak betimlerken, Sokrates gökbilim ve yerbilim ile ilgilendiğini kabul etmez. (2) Platon ve Xenofanes Sokrates'i dindar bir insan olarak betimlerken, Aristofanes'e göre Sokrates Zeus'un varoluşunu yadsır ve yağmur, fırtına ve şimşeği bulutların neden olduğu görüngüler olarak açıklar. (3) Platon ve Xenofanes Sokrates'i yanlış uslamlamalar yoluyla başkalarını sömüren sofistlerle savaşan biri olarak betimlerken, Aristofanes'e göre Sokrates yalnızca insanlara "yanlış mantık" öğretir ve bunun karşılığında para almakla kalmaz, ama bir de bu iş için bir okul kurar. Platon ve Xenofanes'in betimledikleri ve Aristofanes'in betimlemesine uymayan Sokrates kişiliği başka yazarların tanıklığı tarafından da doğrulanır. Bu tutarsızlığın çözümü Aristofanes'in Sokrates'in gençliğini betimliyor olmasıdır.

Aristofanes haklı olarak Sokratik felsefeyi Atina için bir gözdağı olarak aldı ve düşünen bilincin geliştirilmesinin ancak sorgulanmadığı sürece sürecek olan Atina törelliğinin temellerini yıktığını düşündü. Aristofanes'in komedisi Atina yaşamının gerçek bir parçasıdır.

Klasik çağın bu usta oyun yazarı en yüksek ve en iyi olanla yalnızca alay eden ve salt halkı güldürmek için değerli olanları gözden çıkaran sıradan bir komedyen değildir. Bu sığ komedyenler modern zamanların halk bilincinin temsilcileridirler ve bilincin yalnızca düşünmeyen duyusal yüzeyinde dolandıkları için eşit ölçüde sığ bir tini ancak bu bilince seslenen yüzeysel-kösnül şakalarla güldürmeyi başarabilirler. Düşünme özürlüdürler. Aristofanes yalnızca eğlendirme ve alay etme ile ilgilenen biri değildi, ve gerçekten onurlu olanla alay etmek bütünüyle yavan ve sığdır. Aristofanes'in esprilerinde ciddiliğin bir derinliği vardır, ve bu özsel gerilim komedisinin gerçek tinini belirler. Kendi içinde espri ya da ironi için gerçek bir gereç kapsamayanı dışsal yollarla espri konusu yapmak olanaklı değildir.

 
 

Bulutlar. Aristofanes, İÖ 423

 

Onurlu ama eski tine ait bir Atina yurttaşı olan Strepsiades'in yeni modayı çok yakından izleyen oğlu ile başı ciddi olarak derttedir. Annesi ve amcası tarafından şımartılan genç at beslemekte ve durumuna uygun düşmeyen bir aşırı harcama tutumu içinde yaşamaktadır. Baba sonuçta büyük borçlara girer, ve alacaklıları ile sorunlar yaşamaya başlayınca Sokrates'e gider. Ondan uslamlama sanatı konusunda ders alır ve şunun ya da bunun değil ama başka birşeyin hak olduğunun nasıl gösterileceğini, güçlü ve zayıf uslamlamaların nasıl ele alınacağını öğrenir. Yasaların eytişimini geliştirerek, onları karşıtları ile çürüterek borçları ödemekten kaçınmanın yolunu bulur, ve daha sonra oğlundan da Sokrates'in öğrencisi olmasını ister. O da bu işten kazançlı çıkar. Strepsiades özsel olarak evrenselin boş olduğunu öğrenmiş, kendi özel çıkarlarından yana yasaların içeriğini olumsuzlamanın yollarını bulmuştur. Alacaklılar birbiri ardına gelirler. Ama Strepsiades onları ustaca uslamlamalar yoluyla geri döndürür, çünkü onlara borçlarını ödemesinin gerekmediğini gösterir. Giderek onlarla alay bile eder ve Sokrates'ten tüm bunları öğrendiği için memnundur. Ama çok geçmeden sahne ve bütün durum değişir. Oğul gelir, babaya kötü bir yolda davranır ve sonunda onu döver. Sokrates'ten öğrendiği yöntemle ve çok iyi nedenlerle babasına vurma hakkının olduğunu tanıtlar. Strepsiades Sokratik eytişime söverek ve onu terkederek eski davranış yoluna geri döner. Oyun Sokrates'in evinin yakılışı ile kapanır.

Aristofanes yalnızca Sokrates'in eytişimini en son sonuçlarına dek geliştirmiştir, ve bununla Sokrates'e haksızlık ettiği söylenemez. Tersine Sokratik eytişimin — aslında genel olarak eytişimin — olumsuz vargısını kavramış olmada bütünüyle haklıdır. Sokratik yöntemde son yargıç Duyunçtur, ve Duyuncun kötü olduğu her durumda Strepsiades'in öyküsü kendini yinelemek zorundadır.

Yasa ne denli kötü olursa olsun ancak toplumsal usun kötülüğü kadar kötü olabliir, ve Duyuncun çılgınlığa dek varabilen saltık Öznelliğine karşı güvencedir.

 
 
Sokrates'e Yöneltilen Suçlamalar

 

Sokrates'in yargılanmasında ilkin iki noktayı dikkate almalıyız. 1) Suçlamanın içeriği; 2) Sokrates'in halkın türel istenci ile ya da yargının yüceliği kavramı ile ilişkisi.

Sokrates jüri tarafından suçlamanın içeriği açısından suçlu bulundu, ama ölüme mahkum edilmesinin nedeni halkın istencinin yetkinliğini ve saygınlığını tanımaması oldu.

1) Suçlamanın İçeriği. "Sokrates Atina halkı tarafından tanınan tanrıları tanımayıp yeni tanrılar getirdi. Ayrıca gençleri yoldan çıkardı."

a) Yeni Tanrılar. Bu nokta Sokrates'in Daimon'u ile ilgilidir. Yunanlılar için bireysel yargı ya da karar bir iç belirlenim sorunu olmaktan çok dışsal etmenlerin belirlediği bir sorundur, ve buna göre biliciler, kuşların uçuşu, hayvanların organlarının konumları vb. gibi işaretler yargının belirleyicisi olarak kabul edilir. Sokrates'e dek, Yunanlı ÖZGÜRCE KARAR VERME yetkinliğinde değildir.* Sokrates yargının olumsallığını kendi içinde, kendi bilincinde bulur, ve böylece dışsal evrensel Daimon'u ortadan kaldırmış olur.

*İyonyalı düşünürler yalnızca Doğa ile ilgilenmişlerdi. İlk kez Anaxagoras'ın Nous'u evrensel arke olarak görmesi ile düşünsel arayışın yönü özneye doğru çevrildi. Dışarıdan içeriye, nesneden özneye bu dönüşü izleyen Sofistler bireysel insanı herşeyin ölçüsü olarak gördüler. Sokrates (ve Platon ve Aristoteles) belirlenimin bu öznelliği ya da bireyselliği ile karşıtlık içinde, evrensel-nesnel usu belirlenimin arkesi yaparlar.

Sokrates'in bir başka Savunma'sını yazan Xenofanes'e göre Sokrates tüm yurttaşlarının ve suçlayıcılarının da çok iyi bildikleri gibi kamu adak taşlarına her zaman başkaları ile aynı adakları getirmiştir. Sokrates bir ateist değildir. Ama ona ne yapması gerektiğini gösteren bir Tanrının sesini duyduğu ve buna göre yeni Daimonlar getirdiği suçlamasına karşı, Sokrates yargılanması sırasında onlara bilicilerin sözlerinin, kuşların uçuş ve ötüşlerinin, gökgürültüsü ve şimşeğin vb. tanrısal bildirişler olarak kabul edilip edilmediğini sorar. Ona göre Tanrı geleceği önceden bilir, ve onu bu yollarda bildirebildiği gibi başka yollarla da bildirebilir. Ama Sokrates'in Daimon'u kararı dışsal etmenlerden ayrı olarak içeriden üreten bir etmendir, ve Atina bilinci bu bireysel içselliğe hoşgörü gösterme eğiliminde değildir. Yunanlılar göre bildirişlerin özel bir doğası olmalıdır — örneğin Delfi bilicisi olan Pythia rahibesi gibi, bir ağaç ya da kuşlar vb. gibi. Bu nedenle bilicilik sıradan bir yurttaşta göründüğü zaman, bu öznellik onlara inanılmaz ve yanlış birşey olarak göründü. Sokrates'in Daimon'u Yunan Mitolojisinde kabul edilen bilicilerden bütünüyle başka bir ortama aitti.

 
 
 
Delfi Rahibesi, John Collier tarafından. Pythian Rahibesi olarak da bilinen genç kız aşağıdan yükselen tütsü nedeniyle bir tür esrime durumuna (mania) geçiyor ve Apollon'un kehanetini dile getirdiğine inanılıyordu.  
Özet. Bilici Yunan tininin özsel bir bileşenidir. Yunanlı (ve daha sonra Romalı) sık sık kararını kendisi vermez ama biliciden alırdı. Henüz kendi içsel özgürlüğünün bilinci, henüz bütünüyle gelişmiş istenç yoktur. Karar vermenin olanaksız göründüğü durumlarda çözüm bilicilerden gelir. Apollon geleceğin görücüsüdür. Delfi Rahibesinin mırıltıları anlaşılır ve anlamlı yorumlara çevrilir ve gündelik yaşamlarındaki bireyler, savaştaki generaller, kentler, giderek yabancılar bile bilicilerin sözlerini dinlemeden herhangi bir eylemde bulunmazdı. Bilicinin yerinin düşünen her insanın kişisel özbilinci tarafından, iyinin ve kötünün yargıcı olarak duyunç tarafından alınması antik Yunan tinsel dizgesinin bozulmasından daha önemsiz bir sonuca götüremez. Sokrates'in Daimonu içsel bir karar noktası olarak bu kültürel bütüne yabancı bir öğedir, yeni bir Tanrıdır, ve geleneğin sürmesi uğruna dışlanmalıdır.
 
 
 
b) Sokrates'in gençleri yoldan çıkarması. Sokrates bu suçlamaya karşı ilk olarak Delfi Bilicisinin başka hiç kimsenin ondan daha soylu, daha dürüst ve daha bilge olamayacağı (Xenofon, Sokrates'in Savunması, § 14) sözlerini anımsatır. Suçlamaya karşı ikinci olarak bütün bir yaşam tarzını anımsatır ve kendisinin birlikte olan insanları herhangi bir kötülüğe götürüp götürmediğni sorar (aynı yer, § 16-19).

Xenofanes'e göre, "Melitus Sokrates'in anne ve babalarını değil ama onun kendisini dinlemelerini söylediği kimi gençleri tanıdığını söyler." Sokrates gençlerin insan için en yüksek iyiye ulaşma özlemlerinde kendisini anne ve babaya yeğlemelerinin şaşırılacak birşey olmadığını, çünkü her bilimde ya da sanatta en becerili olanların yeğlenmelerinin doğru olduğunu anlatır. Bu yanıt bir yandan bütünüyle doğrudur. Ama bir başka yandan bütünüyle ilgisizdir. Sorunun özü anne-baba ve çocuklar arasındaki saltık ilişkiye bir üçüncünün moral olarak karışmasının oldukça nazik bir konu olmasıdır. Çocuklarla anne ve baba arasındaki doğal duygu bağının zedelenmesi, giderek koparılması genel olarak ahlaka verilebilecek en büyük zarardır, çünkü bu güven bağı kişinin büyümesine olanak veren biricik zemindir, ve her topluluğun tini özsel olarak bu ilk doğal eğitim üzerine dayanır. Çocuklar anne ve babalarıyla birlik duygusunu taşımalıdırlar. Bu onların ilk doğrudan moral ilişkileridir. Her öğretmen buna saygı duymalı, onun arılığını korumak için özen göstermeli, giderek bu duyguyu geliştirmeye çabalamalıdır. Hiç kuşkusuz kız ve erkek çocuklar sonunda zorunlu olarak ailenin doğal duygusundan ayrılarak bağımsızlıklarını kazanırlar, ama bu ayrılma doğal olmalıdır, dışsal etmenler yoluyla değil. Bir çocuğun ahlaksal ve entellektüel olarak başına gelebilecek en büyük yıkım her zaman değer verilmesi gereken bu bağın gevşemesi, kopması, yerini nefret ve kötü duyguların almasıdır. Bu bağ erdemin anasütüdür. Anne ve babanın erken yitimi bu nedenle en büyük tinsel yaralanmadır.

 
 
 
*Sokrates saygın bir yurttaş olan Anitus'a oğlunu dericilik işinde değil ama özgür bir insana yaraşır bir yolda yetiştirmesi gerektiğini söyler. Anitus dericidir ve işi aslında köleler tarafından yerine getiriliyor olsa da, kendinde utandırıcı değildi, ve Sokrates'in sözleri yanlıştır. Ama Klasik Yunan tini ile bütünüyle uyum içindedir. Sokrates çocukla tanıştığını ve onda hiçbir kötülük görmediğini, ama babasının zorlamasına karşın bu kölece işte kalmayacağını söyler. Ama yanında ussal hiçbir insan olmadığı için kötü istekler kazanacağını ve bozulacağını ekler. Xenofon Sokrates'in öngörüsünün sözel olarak doğru çıktığını, gencin kendini içkiye verdiğini, gece gündüz içip sonunda kendini bütünüyle yitirdiğini bildirir. Kendini daha iyi şeylere uygun gören ve kafasındaki bu düşünceden ötürü çevresinden hoşnutsuz olan ve daha iyisini elde edemeyen bir gencin bu duruma düşmesi beklenebilecek birşeydir ve Sokrates'in öngörüsü bütünüyle doğaldır.

Sokrates Anitos'un oğlunun dericilikten daha iyi bir mesleğe yaraşır olduğunu söylediği zaman gençte bir doyumsuzluğun ve babasına karşı bir sevgisizliğin doğmasına neden olmuştur. Oğul kendi başına da işin tatsız olduğunu bulabilirdi. Ama bu olgunun Sokrates gibi biri tarafından bilincine getirilmesi ve onun yetkesi tarafından doğrulanması bütünüyle başka birşeydir. Sonuç oğul için yıkımdır. Bu düzeye dek Sokrates'e karşı getirilen suçlama bütünüyle haklıdır.

 
 
Daimon Atina Mitolojisi İçin Yokedicidir
Ama halk bu durumun bilincine nasıl varır? Sokrates'e yönelik böyle suçlamaların mahkemeye getirilmesi ilk olarak Devletin haklarını ilgilendirir. Kuramda — ya da Kavramına göre — Devlet bir İstenç anlatımı olduğu düzeye dek düşünce üzerine dayanır, duyunç tarafından aklanır, insan bilincinde varolur, ve insan duygularının Devletin varoluşunu etkilediği düzeye dek, Devletin desteğini oluşturan kural ve ilkelerin savunulması Devletin hakkıdır. Modern devletler bireysel özencin her tür oyununa hiç kuşkusuz izin verirler. Devletin kurumlarına sözel saldırılar — ya da giderek şiddete başvurulması bile — evrensel istence bir gözdağı olarak duyumsanmadıkça önemsiz sıradan suçlar olarak bir yana atılır, kendiliklerinden sönüp yiterler. Ama Devlet özsel olarak düşüncedir, ve bir Tin biçimi olarak politik belirlenimini bütününde çarpıtacak sofistliklerin etkisine açıktır. Bu düzeye dek politik bütün olarak varlığı yurttaşlarının erdemine, moral niteliklerine dayanır. Her Devlet kendi içinde ya da Kavramında özsel olarak özerktir, varoluşu kendindedir,.ve bunun biricik güvencesi yurttaşlarının politik erdemidir. Bunun yeterli olmadığı yerde, yurttaş bilincinin henüz olgunlaşmadığı toplulukta evrensel-ussal istenç kaçınılmaz olarak başka güç odakları ve kurumlar tarafından temsil edilir.

Delfi

Ama Atina politik tini ondan daha güçlü olan modern Devletten bütünüyle başka bir dizgedir. Atina yasalarına göre, Sokrates'in yaptığı şeylerin her ikisi de Atina tini için yokediciydi. Din olmaksızın, mitoloji olmaksızın Atina tini bütünlüğü içinde varolamazdı, ve Daimon bu dinin tanıdığı tüm tanrılardan ayrı yeni bir tanrıydı. Daimon kamu dini ile çelişiyor, çünkü ona öznel bir keyfilik veriyordu. Atina törel yaşamı mitolojik tanrılar olmaksızın düşünülemez ve varolamazdı. Sokrates'in duyunç ilkesi mitolojik tanrıların üstündeydi, ve açıkça onların yargıcı olarak duruyordu. Kamu dini ile çelişki içinde durduğu düzeye dek, özbilinci ilke yaptığı ve boyun eğmemeyi yüreklendirdiği düzeye dek, Sokrates'in tutumu zorunlu olarak bir suçtu. Hiç kuşkusuz Atinalılara karşı çıkabiliriz. Ama tutarlı olduklarını, kendi kültürsel bütünlerini savunma haklarına sarılmalarının doğru olduğunu yadsıyamayız. İkinci olarak klasik dönem aile bağları modern dönem aile bağlarından çok daha güçlüdür, ve aile öğesi Atina devleti için modern devletler için olduğundan çok daha belirleyicidir.

Böylece Sokrates Atina Devletinin iki özsel bileşenine saldırıda bulundu ve bunları yoketti. Sokrates Atina Devleti açısından suç işledi, ve suçlu bulundu. Kendinde suçsuzluğu Atina Devleti açısından suçlu bulunması ile çelişmez, çünkü Atina tini saltık tin değil ama sonlu bir tindir.

Sokrates bu edimlerinden ötürü suçlu bulundu, ama ölüme bu nedenle mahkum edilmedi.

Atina yasalarına göre sanık jüri onu suçlu bulduktan sonra kendisi için suçlayanın önerdiğinden daha başka bir ceza önerebilirdi. Bu resmi bir işlem olmaksızın cezanın hafifletilmesi anlamına geliyordu — bir önlem ki, yalnızca ve yalnızca Atina yasasının uygarlığına tanıklık eder. Yargıçlar Sokrates'in cezayı hak ettiğine karar verdiler, ama cezanın ne olacağına değil. Gene de suçlunun önerdiği ceza türünün keyfi olmaması, işlenen suça uygun düşmesi gerekliydi — bir para cezası ya da bedensel ceza. Ve bu noktada suçlu bulunan kişinin kendisinin suçlu olduğunu kabul etmesi gerektiği imlenirdi. Sokrates kendisi için bir para ya da sürgün cezası önermeyi reddetti. Suçlayanlar bunlarla ölüm cezası arasında bir seçim yapmasını önerdiler. Sokrates ilk cezayı seçmeyi kabul etmedi çünkü bu suçun kabul edilmesi anlamına gelecekti. Ama suç kanıtlanmıştı, ve sorun yalnızca cezanın türünü ilgilendiriyordu.

Sokrates başka pekçok büyük kişiliğin yaptığı gibi davranmayı seçmedi. Sofokles'in trajedisinde Antigone ölüme giderken şunları söyler:

"Eğer bu tanrılara iyi görünüyorsa, Acı çekerek yanılgılarımızı öğrenebiliriz."

 

Perikles de yalnızca genel olarak yasaya değil ama halkın yargısına boyun eğmişti, Aspasia ve Anaxagoras için yurttaşların peşinde koşarak onlara yakarılarda bulundu. Ama Sokrates halkın erkine boyun eğmeyi kabul etmedi ve cezanın hafifletilmesini istemedi. Bu nedenle ölümle cezalandırılması işlediği suçlardan ötürü değil ama yargının yüceliğini tanımamasından ötürüydü. Sokrates kendi duyuncunu yargıçların hükmü ile karşıtlık içine getirdi ve mahkeme önünde kendini haklı çıkardı. Ama Devletin duyuncu o devletin yurttaşları olan bireylerin duyunçları karşısında saltıktır. Bir Devletin dizgesel bütünlüğü içinde, mahkemenin duyuncu üstün duyunçtur. Ve gene de Sokrates öznel duyuncun saltık hakkını ileri sürdü, ve bozulma ve ortadan kalkma sürecine girmiş olan bir Devlet Tini karşısında kendinde bozulmayacak ve ortadan kalkmayacak olan öznel iyilik kavramına anlatım vermesi tüm gelecek kuşaklar için ona Erdemin eşsiz öğretmeni olma sanını kazandırdı. Sokrates ile birlikte Tinin evriminde doğal ahlak evresi kapanır ve düşünme saltık olarak genişlemiş olan yeni çevreni ile Özgürlük sürecinde gerçek açınım ve ilerleme olanağını kazanır.

Atina tini duyunç özgürlüğü karşısında ayakta kalamazdı. Bu düzeye dek bu ilkeyi bir suç olarak görmede haklıydı. Atinalılar bu ilkenin salt bir sanı, salt öznel bir görüş olmadığını, Yunan tini için doğrudan doğruya yokedici bir düşmanlık tutumu olduğunu doğru olarak kavradılar. Sokrates bireysel olarak yokedildi. Ama evrenselin ortadan kaldırılmasının olanaksızlığı ölçüsünde, Atina tini kendinde daha şimdiden ortadan kalkmıştı ve yeni ilkenin bilinçlerde yayılması ve yerleşmesi süreci ideal-kavramsal olana eşlik eden reel-görgül süreçten daha çoğu değildi. Bundan böyle Dünya-Tini yeni bir biçimlenme sürecine girmişti ve Tin mantıksal-kavramsal açınımını Zamanın kendisine dökme emeğine girişmişti. Bütün süreçte kapsanan yanlışlık görüngüsü evrenselin kendini tekil bir birey yoluyla ileri sürmesi olgusunda yatar. Kendi çağı Sokrates'i kucaklayamazdı. Ama gelecek kuşaklar düşüncenin daha özgür, daha ussal bir düzleminde yer almakla bunu başardılar. Sokrates olayının boşuna yaşanan bir trajedi olmanın üstüne yükselmesinin ve tinin anısında tüm diriliği içinde sonsuza dek saklanmaının nedeni Duyunç ilkesinin ilk kez o noktada insanlığın özbilincine çıkmasında yatar.

Atinalılar daha sonra yaptıklarından pişman oldular. Pişmanlık Sokrates'in bireysel büyüklüğünün tanınması anlamına geliyordu. Sokrates'i suçlayanlardan kimilerini ölümle, kimilerini sürgünle cezalandırdılar. Atina yasalarına göre suçlaması yanlış bulunan genellikle yan suçlanan yanla aynı cezaya çarptırılırdı. Oyunun son sahnesi budur. Sokrates'e yükledikleri suçlamalara — yeni tanrıların getirilmesi ve anne-babaya saygısızlık — zemin olan ilke tüm yokedicilğine karşın kent devletinin kendi tinsel dokusu içersine yayılmıştı, ve Sokrates'i cezalandırmaları yalnızca kendi kendilerini cezalandırmaları anlamına geliyordu.

Sokrates'in yazgısı bu nedenle gerçekten trajiktir. Bu Sokrates'in gerçekten suçsuz olmasına karşın ölümle cezalandırılmış olması değildir. Böyle suçsuz bir insanın acı çekmesi yalnızca üzücü olurdu, trajik değil. Talihsizlik ancak öznenin kendisinin istenci yoluyla yer aldığı zaman trajik olur.

 
Aziz Yardımlı / İdea Yayınevi 2014